Çay ile kansızlık ilişkisi nedir?
- Çay dünya üzerinde sudan sonra en çok tüketilen içeceklerden biridir. Çay demir eksikliğine de neden olabilir. Bu nedenle, bilinçli tüketmek gerekir. Demir eksikliği için risk altında olan özellikle çocuk ve genç bayanların buna daha fazla dikkat etmesi gerekir. Yemeğin bitiminden sonraki 1 saat içinde tüketilen 150 mL (1 kupa) koyu siyah çayın demir emilimi % 70 oranında azalttığı bildirilmektedir. Bu olumsuz etki bazı önlemler almamız ile en aza indirebilir: 1) Yemekler ile çay arasında en az 1 saat fark olması, 2) C vitamini içeren sebze meyvelerle eş zamanlı tüketilmesi gibi. İdeali yemekten 1 saat sonra, porselen demlikte, yumuşak kaynak suyu ile 5-6 dakika demlenmiş, yarım saatte tüketilen, günde 6 fincandan az çay içilmesidir.
Gönüllü kök hücre ve doku bilgi bankası nedir? Ne iş yapar?
- Kök hücre nakli ihtiyacı olan bir hastanın önce kardeşleri ve akrabaları doku grubu uyumu açısından araştırılır. Eğer hastanın doku grubu uygun kardeş veya akraba vericisi yok ise, o zaman kemik iliği doku bilgi bankalarında uygun başka bir verici olup olmadığı araştırılır. Buralarda kök hücreler değil, verici bilgileri saklanmaktadır.
- Kök hücre nakli gereken hastaların en kısa sürede ve en yüksek nitelikte tedavi olma şansı, gönüllü verici havuzunun artırılması ile mümkündür. Bu şekilde nakil için bekleyen hasta sayısı ve ölümler azaltılabilir.
- Burada amaç akraba olmayan vericilere ait HLA tiplendirmelerinin sonuçlarının kök hücre nakli ihtiyacı olan hastaların takip edildiği merkezlere bilgi sağlamak ve ilgili hekimlerin bu bilgiye kolayca erişilebilir hale getirmektir.
Kök hücre nakli hangi hastalıkların tedavisinde kullanılır?
- Başlıca akut myeloblastik lösemi (AML), akut lenfoblastik lösemi (ALL), non-Hodgkin lenfoma (NHL), Hodgkin lenfoma, multiple myeloma, myelodisplastik sendrom (MDS), kronik myelositik lösemi (KML), kronik lenfositik lösemi (KLL) tedavisinde kullanılmaktadır.
- Ayrıca, aplastik anemi, paroksismal noktural hemoglobinüri (PNH), primer amiloidoz, hemoglobinopatiler (talasemi, orak hücreli anemi), immün yetmezlik durumları ve kalıtsal metabolik hastalıklarda diğer sık kullanım alanını oluşturmaktadır.
Kök hücre kaynakları nelerdir?
- Günümüzde etkinliği kanıtlanmış ve klinik kullanımda olan 3 kök hücre kaynağı vardır: Bunlar; 1) Kemik iliği, 2) Periferik kan ve 3) Göbek kordon kanıdır. Güncel olarak periferik kök hücre daha sık kullanılmaktadır.
Allojenik kök hücre nakli nedir?
- Doku grubu (HLA) tam uyumlu vericiden hastaya kök hücre naklidir. Verici hastanın bir kardeşi, akrabası veya akrabası olmayan bir kişi olabilir.
Kimler kök hücre vericisi olabilir?
- Bulaşıcı ciddi bir hastalığı olmayan 18-55 yaş arası sağlıklı herkes verici olabilir. Hamile bayanlar kök hücre vericisi olamaz.
Kök hücre bağışı öncesi hangi testler yapılmaktadır?
- Adaylar önce genel sağlık kontrolünden geçirilir. Genel sağlık durumu uygun olanlara HLA denilen doku grubu tayini ve bir takım kan testleri yapılır.
Kök hücre vericisi olmanın insan sağlığına zararı var mıdır?
- Kök hücre vericisi olmanın insan sağlığı üzerine olumsuz önemli riski bulunmamaktadır.
Vericinin kişisel bilgileri sıkı korunuyor mu?
- Verici kişisel bilgileri korunması yasal zorunluluktur. Bağışçının kimliği, sağlık durumu ve test sonuçları tamamen gizli tutulmaktadır.
Kök hücre toplama işlemleri nerede yapılır?
- Ameliyathane veya aferez merkezlerinde toplanmaktadır.
Gönüllü bir bağışcıdan kök hücreler nasıl toplanıyor?
- Vericinin kemik iliğinden, anestezi altında, özel iğnelerle toplanabilir.
- Dolaşan periferik kanda bulunan kök hücreler ise aferez cihazı dediğimiz özel bir aygıt ile damardan toplanabilir. Burada, kişi sadece bir süre, kan verir gibi, kolundan bir serum seti takılarak, istirahat pozisyonunda uzanır. Acı veya sıkıntı vermez, kolay bir işlemdir. İşlemden önce vericilere bir süre cilt altından dolaşan kandaki kök hücre sayısını arttırmak amacı ile bir aşı yapılır. Ameliyathane koşulları gerekmez.
Kök hücre aferezi nedir?
- Vücutt a dolaşan kandan kök hücrelerin alınıp, geri kalan kısmının vericiye geri verilme işlemidir. Yani verici kanından kök hücrelerin alınması işlemidir.
İşlem kaç saat sürer? İşlem sonrası istirahat gerekir mi?
- Aferez ünitesinde aferez cihazı adı verilen makineler ile tam otomatik yöntemle yapılır. Yaklaşık 3–4 saat sürer. İşlem sonrası verici birkaç saat gözlemlenir. Ondan sonra istirahat gerekmez.
Aferez ile kök hücre toplama işlemine ne kadar devam edilir?
- Yaklaşık 1–2 gün sürer.
Aferez ile kök hücre toplama işlemleri nasıl yapılıyor?
- Narkoz, ameliyat gerektirmeden hasta veya verici televizyon veya film seyrederken veya yakını ile sohbet ederken yapılmaktadır.
Aferez ile kök hücre toplama işleminin hasta veya vericiye zararı var mıdır?
- Önemli sayılabilecek ciddi yan etki riski çok düşüktür.
Dünyada ve ülkemizde kök hücre nakilleri hangi aşamadadır?
- Dünyada yılda 60.000 civarı kök hücre nakilleri yapılmaktadır. Bunların 25.000’den fazlası allojenik nakillerdir ve bunlarında yaklaşık %45-60’ı akraba dışı vericilerden yapılan nakilllerdir.
- Ülkemizde ise son 10 yıl içerisinde merkez sayısı ve nakil sayısı hızla artış göstermektedir.
Akrabadan ve akraba dışı vericilerden yapılan nakillerin başarı durumu nedir?
- Akraba ve akraba dışı vericilerden yapılan nakillerin sonuçları benzerdir.
Doku grubu uyumlu kardeş ve akraba verici bulma olasılığı nedir?
- Toplumdaki çekirdek aile genişliğine göre hastaların yaklaşık % 25-30 ’u HLA tam uyumlu kardeş vericiye sahiptir. Geri kalan hastalar ise akraba dışı vericiye muhtaçdır.
Doku grubu uyumlu akraba dışı verici bulma olasılığı nedir?
- Günümüzde uluslararası kök hücre veri tabanındaki gönüllü vericilerin sayısı 20 milyon kişiye ulaşmıştır. Bir kişinin HLA tam uyumlu akraba olmayan bir verici bulabilme şansı % 10-70 arasında değişmektedir. Etnik bir azınlığa mensup bir kişinin uygun vericisi bulabilmesi ise % 10’dan azdır.
- Akraba dışı gönüllü verici bulma şansı etnik özelliklere ve HLA gruplarının sıklığına göre değişkenlik göstermektedir. Bu bağlamda, her etnik gruba ait kemik iliği bankaları ayrı bir önem arz etmektedir. Çünkü kendi etnik grubundan doku grubu uyumlu verici bulma şansı artmaktadır.
- Uygun vericinin bulunması belirli bir de zaman almaktadır. Bu süre yaklaşık 2-9 ay arasında değişmektedir. Bu süre bazı hastalar için beklenemeyecek kadar uzun olabilmektedir. Bu nedenle her toplum kendi bankasını oluşturmalıdır.
Kök hücre vericisi olmak dinen sakıncalı mıdır?
- Hayır. Türkiye Dinayet İşleri Başkanlığı Din İşleri Yüksek Kurulu Başkanlığının basın açıklamasında “Yetişkinin kendi bünyesinden alınan kök hücrelerle yapılan çalışmaların bir sakıncası olmadığı” ifade edilmektedir.
En uygun verici kim? Bunun için diğer kriterler neler?
- Verici olmadan önce adaylar sağlık kontrolünden geçirilir. Genel sağlık durumu uygun ise HLA dediğimiz doku grubu tayini yapılır. Birden fazla doku grubu uygun verici bulunur ise vericinin diğer özelliklerine bakıyoruz. Yaşı daha küçük olan, ABO kan grubu uyumlu olan, erkek, sitomegalovirus (CMV) infeksiyonu geçirmemiş (negatif) vericileri tercih ediyoruz. Ancak önceliğimiz HLA doku grubu uyumluluğudur.
Doku grubu uyumu ne demektir?
- Teknolojik olarak çok gelişmiş moleküler yöntemlerle DNA düzeyinde HLA tiplemesi yapılmalıdır. Doku grubu tam uyumlu denildiğinde HLA-A, B, Cw, DR ve DQ tiplerinin tam uyumlu olması kast edilmektedir.
- Doku grubu uyumluluğu önemlidir. Çünkü uyumsuzluk varlığında nakil edilen dokunun reddedilme riski ve graft versus host hastalığı denilen verilen hücrelerin alıcıdaki belirli hedef organlara saldırarak harap etmesi gibi istenmeyen durumların gelişme riski artmaktadır. Bunlar nakil başarısını kısıtlayan önemli faktörlerdir.
Doku grubu tam uyumlu kardeş verici yoksa bundan sonraki süreç nasil işler?
- Tercih edilen HLA doku grubu uyumlu kardeş veya akrabadan nakil yapmaktır. Aksi durumda alternatif vericilerden nakil yapılması gündeme gelmelidir. Bu amaçla önce HLA uyumlu akraba dışı kemik iliği verici taraması yapılır. Akraba dışı verici yoksa akraba dışı kordon kanı araştırılır. Bu kaynakların hepsi tüketildiğinde alternatif kök hücre kaynağı olarak aile içi HLA uyumsuz veya haploidentik kök hücre nakilleri yapılabilir. Günümüzde bilimsel süreç bu şekilde olmalıdır.
Uyumsuz nakillerin önemi nedir?
- Uygun ilik bulunamadığı durumlarda ve/veya uygun donör için araştırmanın yapıldığı yaklaşık 2-4 aylık süre içerisinde olabilecek olumsuz gelişmelerin önlenebilmesi amacı ile nisbeten daha kolay elde edilebilecek kök hücre kaynağı araştırılmalıdır. Bu nedenle tekrarlama riski yüksek olan, özellikle akut lösemili hastalarda alternatif verici arayışına gidilmelidir. Bu durumda haploidentik veya doku grubu uyumsuz dediğimiz nakiller önemli bir seçenek olarak karşımızda durmaktadır. Yüksek riskli hastalar için haplotip özdeş aile içi bireyler donör olarak kabul edilmektedir. Bu durumda aile içi bireylerin ileri düzey moleküler yöntemlerle HLA doku tiplemesi yapılarak HLA özdeşliğinin araştırılması ve KIR ligand uyumsuzluğunun değerlendirilmesi gerekmektedir.
Haploidentik nakil nedir?
- HLA tipini, her biri bir ebeveynden kalıtımla gelen iki haplotip ve aynı kromozom tarafından kodlanan HLA alel topluluğu oluşturmaktadır. Sadece bir haplotip uyumu gösteren, kısmi HLA uyumsuz verici kaynağına haploidentik verici, bu vericilerden yapılan nakillere de haploidentik kök hücre nakli adı verilmektedir.
- Haploidentik nakil; kısmi uyumlu anne, baba, kardeş, çocuk ve kuzenlerden yapılan nakil anlamına geliyor. Bu yöntemde doku grubunun en az yüzde 50 uyumlu olması şartı aranıyor. Hemen hemen her hastanın böyle bir potansiyel vericisi vardır. Hastanın yapılan bu kısmi uyumlu nakil ile de sağlığına kavuşması mümkündür.
Haploidentik nakil niçin önemli?
- Doku grubu uyumlu donör sözüyle doku gruplarının tam uyumunu kastediyoruz. Haploidentik nakil ise doku grupları çok uymasa da nakil yapabilme şansımız olan donör anlamına geliyor. Böylece hastaların %90’dan fazlasına verici bulunabilmektedir. Bu bağlamda önemli bir kaynaktır.
Haploidentik nakil sonuçlari nasil?
- Günümüzde haploidentik nakil sonuçları akraba dışı nakillerdeki kadar iyi. 1980’li yıllarda kısmi HLA uyumsuz nakiller denenmiş ve 1990’lı yıllara kadar haploidentik kök hücre nakillerinin başarısı sınırlı kalmıştır. Ancak, son 10 yıla sağlanan teknolojik yenilikler ve tıptaki pek çok gelişme ile günümüzde haploidentik kök hücre nakli sonuçları, akraba olmayan vericiden yapılan nakillere yakın veya eşdeğer özellikler göstermektedir. Hastalığın evresi ve lösemi tipine bağlı olarak %50’leri aşan başarı oranları bildirilmektedir.
Kimlere haploidentik nakil yapilmalidir? Kimler fayda görür? Her hastaya yapilmali midir?
- Doku grubu tam uyumlu donörü olmayan hastalar için iyi bir alternatiftir. Yüksek riskli ve acil durumlarda akraba dışı donör aramak yerine, daha çabuk temin edilebilen bu donörlerden yararlanmak gerekmektedir. Bu nakiller yüksek riskli, nitelikli işlemlerdir. Bu konuda deneyimli merkezlerde klinik araştırma ve geliştirme kapsamında yapılmalıdır. Bu kapsamda yapılır ise başarı oranlarının daha yüksek olduğunu söyleyebilirim.
Bu nakil ile ilgili hiç problem yok mu? Şimdiye kadar neden yayginlaşmadi?
- Bu nakiller yüksek riskli nakillerdir. Nakil sonrası istenmeyen durumlarla karşılaşma riski bu grupta daha yüksektir. En önemli dezavantajları doku reddi, graft versus host hastalığı ve enfeksiyon riskinin daha fazla olmasıdır. Ancak son yıllarda tıptaki büyük gelişmeler ile nakil öncesi ve nakil sonrası kök hücreleri belli işlemlerden geçirerek bu riskleri azaltıyoruz. İnfeksiyonlardan korunma için de çok sıkı önleyici tedbirler alıyoruz.
- Kök hücre nakli sonrası her şey bitmiyor. En az nakil süreci kadar nakil sonrası da önemlidir. Nakil sonrası ciddi problemler görülebilir. Bu bağlamda çok yakın takip ve gerektiğinde acil müdahale çok önemlidir. Nakil ile her şeyin düzeleceği inancı da umut tacirliği olur ve bu inanış yanlıştır. Bu bağlamda nakil ekibi- hastane- hasta- hasta yakını dörtgeninde ki herkes hep beraber uzun bir yolculuğa çıkıldığının farkında olmalıdır.
Haploidentik nakil konusunda geleceği nasıl görüyorsunuz?
- Haploidentik kök hücre nakli yüksek riskli akut lösemilerde zaman kaybetmeden düşünülmesi gereken bir tedavi seçeneğidir. Hastaya doku grubu tam uyumlu donör bulunamaması halinde, kısmi uyumlu donörden yapılacak nakil ile herkese nakil şansı sunulmuş olacaktır. Bu şekilde kimse donörsüz kalmayacak ve yurtdışından kemik iliği bankalarından donör temin edememe riski azalmış olacaktır.
Kök Hücre bir gün çözüm olacak mı?
- Evet. Bir çok hastalık kök hücre ile tedavi edilecek. Kök hücre gelecek, kök hücre bir umuttur.
Kanserin çaresi kök hücre mi?
- Evet. Gelecek kök hücreler ve genetik üzerine olacaktır. Hastalıktan ziyade hasta bazlı tedaviler gündemde olacaktır.
Kök hücre nakli hangi hastalıklarda yapılmalıdır?
- Kemik iliği nakilleri ile başlıca kan kanserleri olarak bilinen akut ve kronik lösemiler, lenf bezi kanserleri olarak bilinen lenfomalar kemik iliği kanserleri olarak bilinen multiple myeloma, myelodisplastik sendrom gibi kanserlerde tamamen şifa sağlanabilir. Bu kanserler dışında kemik iliği yetmezlikleri, akdeniz anemisi olarak bilinen talasemiler, bağışıklık yetmezliği durumları ve kalıtsal metabolik hastalıklarda tamamen iyileşme sağlanabilir.
Kök hücre nakli ile hastalıktan tamamen kurtulmak mümkün müdür?
- Evet. Kanser tedavi edilebilir bir hastalıktır. Bir taraftan kanser tedavi edilirken diğer taraftan kanseri önleyici girişimler de hayata geçirilmelidir. Güncel tedavi yöntemleri ile kan kanserlerinde uzun süreli yaşam %50’lere, lenf bezi kanserlerinde %90’lara ve kemik iliği kanserlerinde %60’lara kadar çıkmıştır. Yaşam boyu da tekrarlamayabilir.
Kök hücre nakli konusunda Türkiye hangi durumda?
- Evet. Bilim adamı olarak kanıta dayalı uygulamalar öncelikli amaç edinilmelidir. Kanıtın yokluğunda bireysel tedavi tercihleri gündeme gelmelidir. Ancak bu uygulamalar da rasyonel olmalıdır.
Kök hücre nakli ile tedavideki açmazlar nelerdir?
- Tedavide amaç ya yaşam süresini uzatmak ya da yaşam kalitesini artırmaktır. Ancak amaç her ne olursa olsun evrensel prensip önce zarar vermemedir.
Neden az sayıda hematolog var?
- İnsan hayatı ile uğraşmak işimizin zor yanı. Özellikle kan kanserleri, kemik iliği kanserleri, lenf bezi kanserleri, kemik iliği nakli ve kök hücre ile uğraşıyorsanız direk hastanın yaşamı veya hastanın yaşam süresine etki ediyorsunuz demektir. Bu çok önemli ve ciddi bir sorumluluktur. Verdiğiniz kararın sonuçları uç noktalardadır. Bu bağlamda Hematolog olmak belli bir süre sonra bir yaşam tarzı haline geliyor.
Hematologlar kanseri neye benzetiyor?
- Tedbirini alarak mayınlı tarlada yürümeye benzetiyorum. Çünkü kanser literatür takip etmiyor, kitap okumuyor. Bu nedenle çok farklı seyir ve davranış gösterebiliyor. Burada da hekimlik sanatı ön plana çıkıyor diye düşünüyorum. Hekimleri de sanatçı gibi görüyorum.
Kök hücre naklinde psikolojik destek gerekli mi?
- Psikolojik destek ilaç veya ışın tedavisi kadar önemli. Bu durumda hasta daha umutlu yaşamakta. Kanser tanısı sırasında ölüm duygusunu yaşayan insanlar bu şekilde dünyaya ve tedaviye daha sıkı bağlanıyor. Dünyayla psikolojik bağlarını güçlendirip o zamana kadarki çatışmalarını aşıp ilgilerini canlı tutabiliyorlar. Böylece Dünyadan kopmamaları sağlanıyor. Bu süreçlerin hepsi bağışıklık sistemini güçlendirmekte, tedaviye uyumu artırmakta, tedavinin başarısını artırmakta ve sonuçta kanseri yenmede önemli olmaktadır.
Kök hücre nakli ile mucize diyeceğiniz iyileşme örnekleri var mı?
- Mucize değil ama çok tipik olmayan davranış şekilleri görülebiliyor. Buda kanseri ilginç ve farklı kılan bir durum. Biz kanserle uğraşan hekimlerin elinde ilahi bir güç yok sadece hekimlik sanatını iyi uygulayıp gerisini seyrediyoruz. Yani elimizde sihirli bir değnek yok. Sadece bazı şeylere vesile oluyoruz.
Kök hücre nakli hastaları işten elini eteğini çekmeli mi?
- Hayır. Hastalarıma kanser tedavisi sürdüğü sürece kendilerini kısa süreli olarak izole etmelerini öneriyorum. Ancak tedavinin etkisi geçtikten sonra tam gün çalışmalarını ve normal yaşamlarına dönmelerini salık veriyorum. Bu şekilde tedavi sürecini daha olumlu seyrettiğini söyleyebilirim.
Dünyada ve ülkemizde kök hücre nakilleri hangi aşamadadır?
- Dünyada yılda 60.000 civarı kök hücre nakilleri yapılmaktadır. Bunların 25.000’den fazlası allojenik nakillerdir ve bunlarında yaklaşık %45-60’ı akraba dışı vericilerden yapılan nakilllerdir.
- Türkiye’de en az yurt dışındaki kadar başarılı nakiller yapılmaktadır. Son 10 yıl içerisinde merkez sayısı 5-6 kat nakil sayısı ise 10 kat artış göstermiştir. Ancak gelişmiş ülkelerde milyonlara ulaşan kayıtlı gönüllü verici sayısı Türkiye’de sadece 40 binler civarındadır. Bu durum, kardeşi olmayan, diğer akrabalarından da uygun verici bulamayan hastaların tedavi şansını azaltmaktadır. Avrupa ülkelerinde akraba dışı vericilerden yapılan kemik iliği nakli oranı %50’i bulurken bu oran Türkiye’de %5 gibi düşük bir orandadır. Akraba dışı nakil sayısı henüz istenilen düzeyde değildir. Bu nedenle kök hücre ve doku bilgi bankası bir ihtiyaçtır.
Akrabadan ve akraba dışı vericilerden yapılan nakillerin başarı durumu nedir?
- Akraba ve akraba dışı vericilerden yapılan nakillerin sonuçları benzerdir.
Doku grubu uyumlu kardeş ve akraba verici bulma olasılığı nedir?
- Toplumdaki çekirdek aile genişliğine göre hastaların yaklaşık % 25-30 ’u HLA tam uyumlu kardeş vericiye sahiptir. Geri kalan hastalar ise akraba dışı vericiye muhtaçdır.
Doku grubu uyumlu akraba dışı verici bulma olasılığı nedir?
- Günümüzde uluslararası kök hücre veri tabanındaki gönüllü vericilerin sayısı 20 milyon kişiye ulaşmıştır. Bir kişinin HLA tam uyumlu akraba olmayan bir verici bulabilme şansı % 10-70 arasında değişmektedir. Etnik bir azınlığa mensup bir kişinin uygun vericisi bulabilmesi ise % 10’dan azdır.
- Akraba dışı gönüllü verici bulma şansı etnik özelliklere ve HLA gruplarının sıklığına göre değişkenlik göstermektedir. Bu bağlamda, her etnik gruba ait kemik iliği bankaları ayrı bir önem arz etmektedir. Çünkü kendi etnik grubundan doku grubu uyumlu verici bulma şansı artmaktadır.
- Uygun vericinin bulunması belirli bir de zaman almaktadır. Bu süre yaklaşık 2-9 ay arasında değişmektedir. Bu süre bazı hastalar için beklenemeyecek kadar uzun olabilmektedir. Bu nedenle her toplum kendi bankasını oluşturmalıdır.
Gönüllü kök hücre ve doku bilgi bankası nedir? Ne iş yapar?
- Kök hücre nakli ihtiyacı olan bir hastanın önce kardeşleri ve akrabaları doku grubu uyumu açısından araştırılır. Eğer hastanın doku grubu uygun kardeş veya akraba vericisi yok ise, o zaman kemik iliği doku bilgi bankalarında uygun başka bir verici olup olmadığı araştırılır. Buralarda kök hücreler değil, verici bilgileri saklanmaktadır.
- Kök hücre nakli gereken hastaların en kısa sürede ve en yüksek nitelikte tedavi olma şansı, gönüllü verici havuzunun artırılması ile mümkündür. Bu şekilde nakil için bekleyen hasta sayısı ve ölümler azaltılabilir.
- Burada amaç akraba olmayan vericilere ait HLA tiplendirmelerinin sonuçlarının kök hücre nakli ihtiyacı olan hastaların takip edildiği merkezlere bilgi sağlamak ve ilgili hekimlerin bu bilgiye kolayca erişilebilir hale getirmektir.
Kök hücre nakli sonrasi süreç nasil?
- Kök hücre nakli, sorunların bittiği anlamına gelmiyor,”nakil sonrası da nakil süreci kadar önemli.” Nakil sonrasında yakın takip ve gerektiğinde acil müdahale de büyük önem taşıyor. Nakil yapılan olguların nakil ekibi tarafından uzun yıllar takip edilmesi gerekir. Bu süreçte hasta, nakil ekibi ve hastanenin ilgili diğer birimlerinin uyumu ve desteği çok önemli. Aksi takdirde bu hastalar aylar, yıllar sonra bile ciddi problemlerle karşılaşabilir.
Türkiye kök hücre nakillerinde başarılı mı?
- Bakanlığın teşvik edici uygulamaları ile Türkiye’de son 10 yıl içinde nakil sorunu hızla arzulanan düzeylerde çözülmektedir. Gerek nakil sayısı gerek ise yatak sayısı bakımından çok büyük mesafe alınmıştır. Artık Yurt dışından ciddi sayıda hasta nakil olmak için Türkiyeye gelmektedir. Hatta yurt dışında kemik iliği nakli merkezleri kurulması ve nakillerin yapılması için eğitimler verilmektedir.
Nörolojik hastalıklar da aferez ile şifa buluyor mu?
- Myastenia gravis; genellikle dinlenince düzelen, tekrarlayan hareketlerle oluşan yorgunluk ve güçsüzlük ile karakterize otoimmün nörolojik bir hastalıktır. Hastalık 20’li ve 30’lu yaşlardaki kadınlarda daha sıktır. Neden olan antikor genellikle asetilkolin reseptörüne karşı antikordur. Terapötik plazmaferez dolaşımdaki otoantikorları ortamdan uzaklaştırmak için kullanılmaktadır. Terapötik plazmaferez özellikle myastenik krizlerde ya da optimal klinik durum sağlamak için diğer tedavilere ek olarak kullanılabilir.
- Kronik inflamatuar demyelinizan poliradikülonöropati (CIDP); ilerleyici, iki veya daha fazla aylık sürelerde tekrarlayan, his kaybının eşlik ettiği veya etmediği proksimal ve distal simetrik kas güçsüzlüğü ile karakterizedir. CIDP periferal sinirlerin otoimmün saldırıya uğramasıdır. Hem humoral hem de hücresel immün yanıt dökümante edilmiştir. İmmunadsorbsiyon önemli tedavi seçeneklerinden biridir.
Kana karışan mikrobu aferez ile temizlemek mümkün mü?
- Sepsis (kan zehirlenmesi), hayati risk taşıyan bir enfeksiyondur ve yoğun bakım ünitelerinde ölümlerin en önemli sebebidir. Bakteri, virus ve mantar gibi farklı mikrop türleri ile gelişebilir. Mikrop kan veya komşuluk yoluyla birden fazla organa yayılarak organların normal fonksiyonlarını bozar, hastalık zamanında ve uygun şekilde tedavi edilmezse şok ve ölümle sonuçlanır. Yoğun bakım koşullarında son gelişmelere rağmen ölüm oranı çok yüksektir. Tedavi amaçlı aferez sepsiste ortaya çıkan ve dokularda hasar yapan maddeleri kandan uzaklaştırır. Özellikle sepsisin son dönemi olan ölümcül çoklu organ yetmezliğinde fayda sağlayabilir ve antimikrobiyal tedavi için zaman kazandırabilir.
Karaciğer nakline aferez köprüsü kurulabilir mi?
- Karaciğer çok önemli fonksiyonları olan bir organdır. Pek çok hayati biyokimyasal reaksiyonunun gerçekleştiği organ olan karaciğer, değişik sebeplerden dolayı fonksiyonlarını kaybedebilir. Karaciğer yetmezliğinde aferez teknolojileri son yıllarda giderek önem kazanmaya başlamıştır. Özellikle ilaç zehirlenmeleri ve mantar zehirlenmelerine bağlı gelişen karaciğer yetmezliklerinde ve viral hepatitlere bağlı mikrobik sarılıklarda karaciğere kendini toparlama süresi kazandırma şansı vermekte, karaciğer nakli için zaman kazandırmakta ve adeta bir köprü vazifesi görmektedir. Bu nedenle bu hasta grubunda karaciğer nakline kadar aferez ile karaciğer destek tedavi uygulamaları adeta “hayat köprüsü” rolü oynamaktadır.
Aferez organ nakillerinin başarısını artırıyor mu?
- Kan ve doku grubu uyumsuz organ nakillerinde (böbrek, akciğer, kalp gibi) terapötik aferez organın reddinden sorumlu olan yüksek titredeki antikorları azaltabilir. Kan grubu uyumsuz solid organ transplantasyonları için transplant öncesi ve sonrası terapötik plazmaferez ile antikor titreleri düşürülebilir, böylece erken dönem organ reddi önlenerek nakil edilen organın sağkalımı artabilir. Bu yöntemle birlikte daha fazla hastaya nakil şansı sunabilir.
Yüksek kolesterol aferez ile tedavi edilebilir mi?
- Kan yağlarında yüksek özellikle kalp ve damar hastaları için bir risk faktörüdür. Önlenme kalp krizi, kalp yemezliği, damar tıkanıklıkları, felç dediğimiz birçok sağlık sorunlarına ve hatta ölüme sebep olabilmektedir. Bu nedenle yıllardır kan yağlarının kontrol altına alınması için yoğun çalışmalar yapılmaktadır. Diyet, yaşam şeklinin değiştirilmesi, eksersiz ve ilaç tedavisi ile kontrol edilemeyen dirençli veya ailesel kolesterol yüksekliğinde aferez tedavisi önemli bir tedavi seçeneğidir. Doktor onayı ve kontrolünde yapılan ve kalp krizi riskini azaltan bir tedavi yöntemidir. Aferez tedavisi ile kötü kolesterolün kandaki miktarı azaltılmaktadır. Bu işlem yaklaşık 2-3 saat sürer. Tüm tedavilere dirençli hastalarda dahi başarı oranı oldukça yüksektir. Bu şekilde kan yağlarının yüksekliğinin yol açtığı istenmeyen durumlar (kalp krizi, felçler gibi) önlenebilir.
Orak hücreli anemide hasta alyuvarlar aferez ile uzaklaştırılabilir mi?
- Orak hücreli anemi, bir tür kan hastalığıdır. Orak hücreli anemili kişilerde alyuvarlar sert ve orak şeklinde bir yapıya dönüşmüştür. Bu nedenle bu alyuvarlar normal işlevlerini yapamazlar. Bu hücreler küçük kan damarlarını tıkayarak bazı organların ya da dokuların işlevlerini bozarlar. Bu hastalarda günlerce ya da haftalarca süren şiddetli ağrı ataklarına, halsizlik, solgunluk, nefes darlığı, görme bozukluğu, sarılık, çocuklarda büyüme geriliği, enfeksiyon, beyindeki küçük kan damarlarının daralması ya da tıkanması gibi çok ciddi komplikasyonlara sebep olabilir. Eritrosit aferezi tedavisi ile bu hasta alyuvarlar kandan temizlenip yerine sağlıklı normal alyuvarlar konur. Bu şekilde istenmeyen durumlar önlenebilir. Felçler önlenebilir. Hastaların normal sağlığına dönmesi sağlanabilir. Orak hücreli anemili hastalarda hayat kurtarıcı bir tedavi yöntemidir.
Akut lösemilerde aferez tedavisi hayat kurtarıcı mı?
- Kan kanseri olarak bilinen akut lösemilerde kontrolsüz bir şekilde çoğalmış olan lösemik hücreler kandan temizlenebilir. Aferez işlemi hayat kurtarıcı olabilir. Artış olan lösemi hücreleri damarları tıkayabilir ve pıhtılaşmayı bozarak kanamalara neden olabilir. Hastalar bu nedenden ötürü henüz kemoterapi tedavisi başlanamadan kaybedilebilirler. Böyle bir durum olduğunda aferez tedavisi uygulanarak lösemik hücreler vücuttan uzaklaştırılarak gerek erken dönem istenmeyen etkiler önlenmiş gerek ise ilaç tedavisinin olası yan etkiler azaltılmış olur. Böylece hastanın kemoterapi alma şansı artırılır ve erken dönemde kaybedilmesi önlenebilir.
Kemik iliği kanserinde aferez tedavisinin yeri nedir?
- Multiple myelom, bir tür kemik iliği kanseridir. Multiple myelom da plazma hücreleri kontrolsüz bir şekilde çoğalırlar ve çok aşırı miktarda anormal tek tip immünglobülin üretirler. Diğer tür normal immünglobülinlerde ise tehlikeli düzeyde azalma meydana gelir; bu durumda hasta enfeksiyonlara karşı duyarlı hale gelir. Anormal plazma hücreleri olarak adlandırılan kanserli hücrelerin ürettiği anormal immunglobulinler kanın akışkanlığını bozarak damarları tıkayabilir hatta organların kanlanmasını bozarak organ kaybına neden olabilirler.
- Plazma aferezi kandaki anormal protein düzeylerinin tehlikeli bir biçimde yükseldiği hayati risk taşıyan durumlarda oldukça başarılı ve hayat kurtarıcıdır. Aferez tedavisi ile anormal proteinler kandan süzülür. İki ya da 3 seans içinde hastanın anormal kan değerleri tedaviye uygun hale getirilir. Böylece istenmeyen durumlar kontrol altına alınmış veya önlenmiş olur.
Soba zehirlenmesinde kırmızı kan değişimi hayat kurtarıcı mı!
- Karbon monoksit zehirlenmesi kaza ile ya da intihar amacı ile meydana gelir. Havagazı borularında aşınma sonucu meydana gelen çatlaklardan ya da tesadüfen açık bırakılmış havagazı musluklarından gaz sızmasıyla dar ve az havalandırılmış odalarda havayı iyi çekmeyen soba ve şömine yakılmasından bazen de toprak altındaki havagazı borularında çatlamalardan meydana gelir.Karbon monoksit havada %0,02 oranında bulunursa zehirli değildir. Bu miktar %0,5 olursa zehirleyici nitelikle bilinir; fakat bu oran öldürücü değildir. Havada %1 oranında bulunan karbon monoksit insanı yavaş yavaş öldürür. Karbon monoksitin zehirleyici özelliği, bu gazın akciğer peteklerinde, büyük bir kolaylıkla kandaki hemoglobin ile birleşerek karboksihemoglobin adı verilen dayanıklı bir bileşik meydana getirmesinden ileri gelir. Karbon monoksit ile birleşmiş olan hemoglobin artık vücuttaki işlevini yapamaz, yani havadaki oksijeni hemoglobin şeklinde akciğerde tutamaz ve oksijeni bütün dokulara iletemez. Zehirlenme hallerinin büyük bir kısmında ilk evrede genel bir halsizlik, şiddetli baş ağrıları, yüzün kızarması, kulaklarda uğultular, baş dönmeleri, bulantı ve kusma gibi belirtiler görülür. İkinci evrede ise özellikle bacaklardaki kaslarda yorgunluk, nabız ve kalp atışlarının zayıflaması ve ritimlerini kaybetmesi, tansiyonun düşmesi, solunum güçlüğü, göğüs ve karın derisi üzerinde beliren kırmızı lekeler, eklem uçlarının soğuması, uyku hali, zaman zaman komaya kadar varan beyin uyuşukluğu gibi yozlaşmalar ortaya çıkar.
- Karbon monoksit zehirlenmelerinde hekim gelene kadar mutlaka ilk yardım tedavisi yapılmalıdır. Zehirlenmiş kimse hiç zaman kaybetmeden açık havaya çıkarılmalı; daha uygun koşullar altında temiz hava solunması için elbiseleri çıkarılmalı ve solunum yollarının daima açık olması sağlanmalıdır. Yapay solunum ve aynı anda oksijen verme işlemi dokuların ölmemesi için yapılır. Hastanın zehirli kanı alınıp, bunun yerine temiz kan verilir. Kan değiştirme (eritrosit aferezi) çok yararlı sonuçlar doğurmakta hastanın hayatta kalmasını sağlamaktadır. Bu işlemin hastane dışında uygulanması mümkün değildir. Bu nedenle doktor bu işlemi önerdiğinde, karbonmonoksit zehirlenmesinden şüphe edilen durumlarda veya acil servislere başvuran karbonmonoksit zehirlenmelerinin eritrosit değişim işlemi yapılan en yakın merkeze gönderilmesi gerekir.
Kanser aşısı: kanserin önlenmesi ve tedavisinde bir umut mu?
- Bireyselleştirilmiş tedavi daha güvenli ve daha etkin tedavilerin bilimsel olarak hastanın bireysel gereksinimine göre düzenlenerek uygulanmasıdır. Tümör aşıları kanser hücrelerinin yüzeylerindeki antijenik yapıların immün sisteme tanıtılması ve bu sayede immün sistemin uyarılması esasına dayanır. Bu şekilde bağışıklık sisteminin kanser hücrelerini öldürmesi kolaylaşır. Avustralya, Avrupa, Asya ve Amerika’da seçkin üniversitelerde çok yoğun bir şekilde kanser aşı çalışmaları devam etmektedir. Tümör aşıları hem kanser tedavisi hem de kanserin önlenmesinde bir umuttur. Çünkü “kök hücre umuttur kök hücre gelecektir”.
Kordon kanı sınırsız kaynak mı?
- Bildiğiniz gibi kordon kanı sınırsız kaynaktır. Verici kaybı sorununun olmaması (yaşlanma, adres değişimi, vazgeçme, tıbbi komplikasyonlar), hızlı temin edilebilme, kolay ve emniyetli toplama, verici için risk veya ağrı oluşturmaması, verici reddi riskinin düşük olması ve doku tipi uygunsuzluğunun daha az sorun yaratması (4/6 HLA uyumu için ırk ve etnik önem ve bulunabilirlik) gibi ciddi avantajları var. Uzun yıllar saklanmış kordon kanı ile başarılı kök hücre nakilleri bildirilmiştir. Kordon kanının allojenik amaçlı olarak allojenik kordon kanı bankalarında saklanması bilimsel açıdan desteklenmektedir. Kordon kanı Sağlık Bakanlığı tarafından ruhsatlı bir merkezde saklanabilir. Ancak salık verilen ücretsiz olarak allojenik amaçlı saklanmasıdır. Böylelikle ihtiyacı olan herkes için hazır bir kaynak edinilmiş olunur.
Kimler gönüllü kan vericisi olabilir?
- Yaş: 18 ile 65 yaş arası
- Sağlık durumu: iyi,
- Vucut Ağırlığı: 50 kg’ın üzeri,
- Vücut ısısı: 37,5 oC’nin altı,
- Kan Basıncı: 180/100 mm Hg’nın altı,
- Nabız: düzenli ve dakikada 50 ile 100 arası,
- Hemoglobin düzeyi: yeterli (erkeklerde 13,5 g/dL ve kadınlarda 12,5 g/dL’nin üzerinde) olması,
- Bulaşıcı ciddi bir hastalığın olmaması gerekmektedir.
Vericinin kişisel bilgileri sıkı korunuyor mu?
- Evet. Verici kişisel bilgileri korunması yasal zorunluluktur. Bağışçının kimliği, sağlık durumu ve test sonuçları tamamen gizli tutulmaktadır. Bende bir sorun çıkarsa duyulur mu diye korkmaya, bu nedenle verici olmaktan çekinmeye gerek yoktur.
Kimler kan bağışçısı olamaz?
- Öncelikle kendisi onay vermeyen kişi kan bağışçısı olamaz. Bağış işlemlerine eşlik eden riskler anlatılır, verici bilgilendirilir ve onayı alınır. Kişide kan nakli ile bulaşabilen bir enfeksiyon tespit edilirse verici olamaz. Cinsel yaşamı bulaşıcı hastalıklar yönünden yüksek risk oluşturan kişiler gönüllü verici olamazlar.
Daha önce kan vermeye gitmiş, ancak yapılan testler sonucu kan bağışı için uygun olmadığınız söylenmiş olabilir. Bu hiçbir zaman kan veremeyeceğiniz anlamına mı geliyor? Yoksa belli bir süre beklemeniz mi gerekiyor?
- Bu sizde tespit edilen duruma göre değişir. Bazı durumlarda ömür boyu kan vermemeniz gerekirken bazı durumlarda belli bir zaman geçmesi gerekmektedir.
İlaç alanlar gönüllü kan bağışçısı olabilir mi?
- İlaçların kendisi genel olarak bağış için engel oluşturmaz. Teratojenik etkisi kanıtlanmış ilaçları kullanan bağışçılar, ilacın farmakokinetik özelliklerine uygun süre boyunca reddedilmelidir. Kullandığınız ilacı doktorunuza bildirmeniz yeterlidir, uygunluk durumu doktor tarafından değerlendirilecektir.
Aşı gönüllü kan bağışçısı olabilmek için engel midir?
- BCG, sarı humma, kızamıkçık, kızamık, poliomyelit, kabakulak, canlı zayıflatılmış tifo aşısı, canlı zayıflatılmış kolera aşısı olanlar 4 hafta süre ile (geçici olarak) bağışçı olamazlar.
Şişmanlık/obezite kanser riskini artırıyor mu?
- Diabetes mellitus halk arasında şeker hastalığı olarak bilinmektedir.İnsan sağlığı üzerine çeşitli olumsuz etkileri çok iyi bilinmektedir. Bu bağlamda toplum sağlığı açısından son derece önem arz etmektedir.
- Son yıllarda uygulanan tedavi protokolleri akut lösemilerde başarıyı artırmakta ve ölüm oranlarını azaltmaktadır.
- Tedavide ve bakımdaki iyileşmeye paralel olarak dünyada kan, kemik iliği ve lenf bezi kanserlerinde artış görülmektedir. Yakın zamanlarda yayınlanan çalışmalar, şeker hastalığının bir çok kanser riskini artırdığını göstermektedir.
Şişmanlık/obezite lenfoma riskini artırıyor mu?
- Şeker hastalığı olan kişiler normal sağlıklı kişiler ile karşılaştırıldığında, lösemi, lenfoma ve myeloma gibi kan, kemik iliği ve lenf bezi kanserleri gibi birçok kanser için risk faktörü olduğunu göstermektedir.
- Dünyanın çok saygın dergilerinden biri olan “Blood” da yayınlanan bir çalışmada Prof. Dr. Jorge J. Castillo şeker hastalığının lenfoma, llösemi ve myeloam gibi lenf bezi ve kemik iliği kanserler gelişme riskini artırdığını bildirmektedir.
Kilo verme lösemi lenfoma riskini azaltıyor mu?
- Rochester üniversitesinden Dr. Marshall Lichtman çalışmasında “Başarılı ve süregen kilo kaybı gelecekte lösemi, lenfoma ve myeloma gelişim riskini azaltmaktadır”. Bu nedenle kilo kontrolünün süreklilik arz etmesi çok önemli durmaktadır.
Obezite (şişmanlik) lösemi riskini artırıyor mu?
- Obezite, Dünya sağlık örgütü tarafından “sağlığı bozacak ölçüde vücutta aşırı yağ birikmesi olarak” tanımlanmıştır. Halk arasında ise şişmanlık veya aşırı kilo olarak bilinmektedir. Obezitenin insan sağlığı üzerine çeşitli olumsuz etkileri çok iyi bilinmektedir. Bu bağlamda toplum sağlığı açısından son derece önem arz etmektedir.
- Tedavide ve bakımdaki iyileşmeye paralel olarak dünyada obezitede, kan, kemik iliği ve lenf bezi kanserlerinde artış görülmektedir. Yakın zamanlarda yayınlanan çalışmalar, aşırı vücut ağırlığının bir çok kanser riskini artırdığını göstermektedir.
- Halk arasında şeker hastalığı olarak bilinen Tip-2 diabet mellitus ile şişmanlığın birbiri ile çok yakın ilişkili olduğu bilinmektedir. Dünyanın çok saygın dergilerinden biri olan “Blood”da yayınlanan bir makalede Prof. Dr. Jorge J. Castillo Şeker hastalığının lenfoma, lösemi ve myeloma gibi lenf bezi, kan ve kemik iliği kanserlerinin gelişme riskini artırdığını bildirmiştir.
Şişmanlik kanser tedavisini olumsuz etkiliyor mu?
- Aşırı kilonun kemik iliği ve lenf bezi kanser tedavisine yanıtı ve sonuç üzerine de etkili olduğu bildirilmektedir. Bir başka deyişle tedavi başarısızlığı riski obezlerde daha yüksek bildirilmektedir. Bu hastalarda sağkalım olasılığı daha düşüktür.
- Dünyanın çok saygın dergilerinden biri olan “Blood” da yayınlanan bir çalışmada Prof. Dr. Massimo Brecia tanı anında aşırı kilolu olan lösemi hastalarında hastalığın daha erken nüks ettiğini bildirmektedir.
- Aynı zamanda aşırılı kilolu hastaların kanser tedavisi uygulaması sırasında ciddi sıkıntılar yaşadığı bilinmektedir.
Kilo verme lösemi riskini azaltıyor mu?
- Rochester üniversitesinden Dr. Marshall Lichtman çalışmasında “Başarılı ve süregen kilo kaybı gelecekte lösemi, lenfoma ve myeloma gelişim riskini azaltmaktadır”. Bu nedenle kilo kontrolünün süreklilik arz etmesi çok önemli durmaktadır.
Diyet ve yaşam tarzı önemli mi?
- Gerek obezite ve şeker hastalığının kanser riski artırması gerek ise kanser tedavisini olumsuz etkilemeleri nedeniyle önleyici girişimler önemli. Kanser tedavisi sırasında diyet ve diyet alışkanlığı çok önemli. Diyeti bir yaşam tarzı haline getirmek lazım.
Yaş arttıkça lösemide artıyor mu?
- Akut Lösemi görülme sıklığının yıllık 2-5/100.000 civarı olduğu tahmin edilmektedir. Türkiye’de her yıl 1500-2000 yeni erişkin lösemi vakası görülmesi beklenmektedir. Akut Lösemi görülme oranı yaşla birlikte artmakta, 60 yaş civarında pik yapmaktadır. 60 yaş ve üzerinde yılda 12/100.000 oranında görülmektedir. Tüm kanserlerin %1’ini oluşturur. 35 yaş altında kansere bağlı ölümlerin ise başta gelen nedenlerinden biridir.
Akut lösemi sebepleri neler?
- Hastaların çoğunda alta yatan sebep saptanamaz. Görülme sıklığında artışı ile ilişkili bazı risk faktörleri tespit edilmiştir. Bunlar kanser ilaçları, radyasyon, ailevi sebepler, immunolojik bozukluklar, bazı viruslar, hematolojik kanserler, genetik ve moleküler bozukluklar sayılabilir.
Akut lösemi kiniği nasıldır?
- Kan kanserleri eklem ve kas ağrılarıyla, yüksek ateş ve ağız kanamalarıyla ortaya çıkarak haftalar içinde öldürücü olabilir. Akut lösemiler, gürültülü bir tablo ile başlar. Yaygın halsizlik – güçsüzlük vardır. Kansızlığa bağlı halsizlik, yorgunluk, nötropeniye bağlı ateş ve infeksiyonlar ve trombositopeniye bağlı kanamalar görülebilir. Kanamalar sıklıkla cilt bölgesinde görülür. Diş eti kanamaları, burun kanamaları, adet kanamaları, göz kanamaları, idrar yolu kanamaları, mide-barsak kanamaları, beyin kanamaları görülebilir. Beyin kanaması nadir fakat ölümcül olabilir. Kemik ağrıları sıktır.
Lösemi bir gün ortadan kalkacak mı?
- Gelecekte lösemiler akıllı tedaviler dediğimiz yöntemle kronik bir hastalık gibi tedavi edilecek. Şeker hastalığı gibi, Tansiyon yüksekliği gibi tedavi edilecek. Tıbdaki gelişmelerde bu yönde ilerlemektedir.
Yakın gelecekte lösemiye çare bulunacak mı?
- Gelecek kök hücreler ve genetik üzerine olacaktır. Hastalıktan ziyade hasta bazlı tedaviler gündemde olacaktır. Bireyselleştirilmiş tedaviler gelecektir.
Modern lösemi tedavisi nedir?
- Lösemi; aynı tip hastalığa sahip hastalar arasında bile belirgin farklılıkların görüldüğü heterojen bir hastalıktır. Hastaya doğru tedaviyi, doğru dozda ve doğru zamanda vermek bir hedeftir. Bu bağlamda “bireyselleştirilmiş tedavi” dediğimiz daha güvenli, daha etkin ilaç ve tedavilerin hastanın genotipi ve bireysel gereksinimine göre verilmesi amaç olmalıdır.
Lösemi tedavi edilebilir bir hastalık mıdır?
- Bir taraftan lösemi tedavi edilirken diğer taraftan lösemiyi önleyici girişimler hayata geçirilmelidir. Güncel tedaviler ile lösemilerde uzun süreli yaşam %50-%60’lara kadar çıkmıştır. Bazı çocukluk çağı lösemilerinde bu oran %90’lara kadar çıkmaktadır.
Lösemi-Lenfoma-Myeloma tedavisinde modern Tıp uygulamaları nedir?
- Kanıta dayalı uygulamalar öncelikli amaç edinilmelidir. Kanıtın yokluğunda bireysel tedavi tercihleri gündeme gelmelidir. Ancak bu uygulamalar da rasyonel olmalıdır.
Lösemi tedavisinde gelecekten umutlu olmak için elimizde somut şeyler var mı?
- Tedavide amaç ya yaşam süresini uzatmak yada yaşam kalitesini artırmaktır. Ancak hastalığın kökeni tespit edip ona yönelik uygulamalar yapmak asıl olandır. Bugün düşündüğümüz nokta herbir kanser türünün ayrı kanser kök hücresi olduğu şeklindedir. Bunları tespit edip kontrol etmek asıl hedef olmalıdır. Yakın gelecekte bunlar mümkün olacaktır. Artık lösemi, lenfoma ve myelomayı şeker hastalığı gibi veya herhangi bir kronik hastalık gibi tedavi etmek mümkün olacaktır.
Lösemi ile uğraşmak niçin zor?
- Ölüm oranı yüksek bir hastalıkla ve herkesin sizi tek kurtarıcı olarak gördüğü bir tabloda, insan hayatı ile uğraşmak işimizin zor yanı. Özellikle kan ve kemik iliği kanserleri ve kemik iliği nakli ile uğraşıyorsanız dolaylı olarak hastanın yaşamı, yaşam süresi veya yaşam kalitesine etki ediyorsunuz demektir. Bu çok önemli bir tıbbi etik ve vicdani sorumluluk gerektirmektedir. Verdiğiniz kararın sonuçları uç noktalardadır. Bu bağlamda Hematolog olmak belli bir süre sonra bir yaşam tarzı haline geliyor.
Lösemide inanç ve motivasyon ne kadar önemli?
- Lösemi tedavisi hasta, aile, hekim üçgeninde çok iyi takım çalışmasını gerektiriyor. Eğitim, farkındalık, psikolojik destek, güven, diyet, infeksiyon kontrolü, kan desteği ve bir çok konuda ortak çalışma ve destek gerektiriyor. Bir nevi tedbirli ve kontrollü bir şekilde mayınlı tarlada yürümeye benzetiyorum. Çünkü lösemiler literatür takip etmiyor, kitap okumuyor. Bu nedenle çok farklı seyir ve davranış gösterebiliyorlar. Bizleri ve bunları da farklı kılan bu. Hastalarıma her ne aşamda olurlarsa olsunlar yaşama sıkı sıkıya bağlanmalarını ve inanmlarını salık veriyorum. Mesleki yaşamımda da bunun olumlu neticelerini gördüm.
Lösemilerde psikolojik destek nekadar gerekli?
- Psikolojik destek lösemi tedavisi kadar önemli. Bu durumda hasta daha umutlu yaşamakta. Lösemi tanısı sırasında ölüm duygusunu yaşayan bir insan bu şekilde dünyaya ve tedaviye daha sıkı bağlanıyor. Dünyayla psikolojik bağlarını güçlendirip o zamana kadarki çatışmalarını aşıp ilgilerini canlı tutabiliyorlar. Bu şekilde Dünyadan kopmamaları sağlanıyor. Bu süreçlerin hepsi immün sistemi güçlendirmekte, tedaviye uyumu artırmakta ve tedavinin başarısını artırmakta ve sonuçta lösemiyi yenmede önemli olmaktadır. Bizde kendi kliniğimizde 4 yıldır -ihtiyacın dışında- düzenli bir şekilde bu konuda hastaları eğitiyoruz. Ciddi anlamda faydasını gördüğümüzü söyleyebilirim.
Lösemiden kurtulmak mucize mi?
- Lösemi tedavisi zor ve sıkıntılı süreç ancak sonu aydınlık. Günümüzde lösemi tedavi edilebilir ve tamamen yenilebilir bir hastalıktır. Her geçen gün tıptaki gelişmeler neticesinde başarı oranı da artmaktadır. Mucize değil de çok tipik olmayan seyirler görülebiliyor. Buda lösemiyi ilginç ve farklı yapan bir durum.
Lösemi demek kemik iliği nakli demek midir?
- Lösemide ilk aşama ilaç tedavisidir. Bunun çok iyi yapılması ve erken dönemde hastalığın kontrol edilmesi şarttır. Bu nedenle akut lösemi servislerine ve yataklarına ihtiyaç vardır. Erken aşamada yeterli akut lösemi servisi olmadan kemik iliği nakli yatağı olması çok rasyonel değil. Erken dönemde hastalığı kontrol alındıktan sonra eğer hasta hastalığın tekrarlaması veya kontrol altına alınması bakımından yüksek risk taşıyorsa elde edilen erken yanıtın idamesinin sağlanması gerekir. Bu durumda da seçeneklerden biri allojenik kök hücre naklidir.
- Kan kanserinde en etkili tedavisi “kök hücre nakli”. Kök hücre umuttur kök hücre gelecektir. Ancak kök hücre naklinin, sorunların bittiği anlamına gelmediğini vurgulamak lazım. ”Nakil sonrası da nakil süreci kadar önemli. Nakil sonrasında yakın takip ve gerektiğinde acil müdahale de büyük önem taşıyor. Nakil yapılan hastaların uzun yıllar takip edilmesi gerekir. Aksi takdirde bu hastalar aylar, yıllar sonra bile ciddi problemlerle karşılaşabilir”.
Yaşli lösemiler çocuk ve erişkinlerden farklı mı seyrediyor?
- Çocukluk çağı lösemileri daha iyi seyir göstermektedir. Erişkinlerde ise daha kötü seyir görülmektedir. Ancak son yıllarda bununda değiştiğini görmekteyiz.
Yeni tedavilerle lösemisiz hayat mümkün mü?
- Çocukluk çağındaki akut lösemiler nispeten daha iyi seyrettmektedir. Erişkin lösemilerinde mevcut durum ise maalesef yüz güldürücü değil. Amerikan NCCN hematolojik kanserler kongresinde sunulan en son çalışmalarda erişkinlere çocukluklarda uygulanan tedavi protokollerinin akut lösemilerde başarıyı artırdığını ölüm oranlarını azalttığı bildirildi. Bu nedenle 40 yaş altı olgularda bu yeni tedavi stratejileri uygulanmaya başlanmıştır. Bizim merkezimizde de Amerika’da uygulanan bu yeni tedavi stratejiler uygulanmaya başlandı ve mükemmel sonuçlar almaya başladık. Artık lösemisiz hayat nispeten daha fazladır. Artık lösemiyi yenip evlenen, çocuk sahibi olan, üniversite sınavı kazanıp okuyan, okulunu bitirip iş kuran, yurtdışına okumaya giden hastalarımız var. Kısaca “lösemisiz hayat” mümkündür”
Aferez lösemi tedavisinde erken ölümleri azaltıyor mu?
- Son yıllarda geliştirilen yeni ilaçlar, destek tedavileri ve aferez teknolojilerindeki gelişmeler sonucunda akut lösemilerde ölüm oranlarının önemli oranda azalmıştır. Aferez uygulamaları ile erken dönemde lösemi hücreleri vücuttan uzaklaştırılarak lösemi yükü azaltılmakta ve böylece hastanın erken dönemde ölüm riski azaltılmaktadır. Ayrıca lösemi hastasının kemoterapi uygulaması sırasında çok sayıda kan ürününe ihtiyacı olmaktadır. Yeterli kan ürünü sağlanamaz ise hasta o dönemde kaybedilmektedir. İşte aferez teknolojisi ile istenilen kan ürünü daha fazla miktarda ve çeşitte az sayıda vericiden güvenle elde edilebilmektedir. Bu şekilde akut lösemi hastasına mükemmel düzeyde destek tedavisi sağlanmış olmaktadır. Aferez teknolojisindeki yeni gelişmeler ölüm oranlarını azaltmaktadır. Bu nedenle modern akut lösemi kliniklerinde aferez merkezleri olmazsa olmazdır.
Lösemi tedavisinde destek tedavis ne kadar önemli?
- Aferez tedavisi kemoterapiye yardımcı bir tedavi şeklidir. Lösemi hücreleri fazla olan hastalarda erken dönemde uygulanırsa hayat kurtarıcı öneme sahiptir. Akut lösemi hastalarına erken dönemde aferez uygulaması ilk bir ay içinde lösemiye bağlı ölüm oranını azaltmaktadır. Bu nedenle bu çalışmaların desteklenmesi gerekmektedir. Sağlık Bakanlığı işin önemine binaen dünyadaki gelişmelere paralel olarak Terapötik Aferez Sertifika Programı oluşturmuş ve bu merkezlerde şimdiye kadar yüzlerce sağlık personeli eğitim almıştır. Sertifika sahibi olan bu kişilerin lösemi hastalarının tedavilerine ciddi anlamda katkı sağlayacağını bekliyoruz.
Türkiyede Akut Lösemide ne durumdayız?
- Ülkemizde yılda yaklaşık 1500-2000 yeni olgu görülmektedir. Ancak akut lösemi hastalarına hizmet sunacak yeni klinik ve nitelikli yataklara ihtiyaç var.
Haploidentik (Uyumsuz) nakil hangi hastalara yapılır?
- Kardeşleri arasında veya ailesinde uygun vericisi olmayan, akraba dışı verici ve göbek kordon taraması yapılmış veya akraba dışı verici taraması için yeterli süresi bulunmayan hastalara hastanın onamı alınarak aile içi uyumsuz kök hücre nakli yapılabilir. Ancak bu tedavi yöntemi bir deneme tedavisidir. Ancak klinik çalışma kapsamında yapılmalıdır. Hasta ve hasta yakınları bunun bir deneme tedavisi olduğunu, standart bir yaklaşım olmadığını, tüm dünyada çok az sayıda yapıldığını bilmelidir.
Haploidentik nakil lösemi hastalarına yeni bir umut mu?
- Tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de bugüne kadar çok az sayıda hastaya yapılmıştır. Ankara Onkoloji Eğitim ve Araştırma Hastanesi kök hücre nakli merkezinde de yüksek riskli olup tedavisinde zamanla yarıştığımız hastalar için özel bir tedavi protokolü geliştirdik. Bu protokol çerçevesinde hastalığı tekrarlayan veya tedaviye cevap vermeyen, doku grubu uyumlu kardeş veya akraba dışı vericisi ve göbek kordon kanı olmayan hastalarımıza aile içi uyumsuz vericiden nakil yapıyoruz. Bir süredir merkezimizde takip ettiğimiz akut lösemi hastalarına uyguladığımız bu tedavinin ön sonuçlarının umut vaat ettiğini söyleyebilirim. Bu bağlamda yeni umut olarak görüyorum.
Haploidentik nakil: Doku grubu yüzde en az 50 uyumlu olan nakil?
- Kemik iliği naklinde uyumlu bir vericiden kasıt, HLA doku gruplarının tam uyumlu olmasıdır. Uyumsuz nakilde ise doku grupları çok uymasa da şifa şansı bulunmaktadır. Ayrıca böyle bir nakilde hastaların yüzde 90’ınından fazlasına verici bulunabilmesi de bir diğer avantajı gibi gözükmektedir.
Haploidentik nakil: Verici bulmak daha kolay mı?
- Tıptaki adıyla ”Haploidentik nakil”, doku grubu en az yüzde 50 uyumlu anne, baba, kardeş, çocuk ve kuzenlerden yapılan nakildir. Hemen hemen her hastanın böyle bir potansiyel vericisi vardır. Uyumsuz nakiller hastalığı tekrarlayan veya tedaviye yanıt vermeyen hastalarımız için bir umut olabilir.
Uygun ilik vericisi olmayan lösemi hastaları için umut ışığı var mı?
- Tıptaki gelişmeler sayesinde son yıllarda uyumsuz nakillerden, akraba dışı vericiden yapılan nakiller kadar başarı elde edilebilmektedir. Deneyimli merkezlerde hastalığın evresi ve lösemi tipine bağlı olarak çok yüksek oranlarda başarı sağlanabilir.
Kan nedir? ne iş yapar?
- Kan vücutta dolaşan bir sıvıdır. Dokulara oksijen ve nütrisyenel desteği taşır ve dokulardan atık ürünleri alır. Kan çeşitli komponentlerden oluşur. Dolaşımdaki kan “Tam Kan” olarak adlandırılır. Tam Kan; eritrosit ve plazmadan oluşur. Diğer spesifik ürünler bunlardan elde edilir.
Kan elemanları nedir?
- Eritrosit, Lökosit, Trombosit ve Plazma
Ne kadar kana sahibiz?
- Ortalama, bir erişkin dolaşımında yaklaşık 5 litre kana sahiptir. Total kan volümü vücut kitlesi ile hesaplanır. Vucut kitlesi ne kadar büyük ise kan hacmi de o kadar fazladır.
Eritrosit (Alyuvarlar) nedir?
- Kandaki hücrelerin çoğunluğu eritrositlerdir. Eritrositler hemoglobin içerir. Hemoglobin kana kırmızı rengi veren bir proteindir. Eritrositler vücutta dolaşır, dokulara oksijen taşır ve akciğerden karbondioksit atılmasını sağlar. Eritrositlerin temel rolü oksijen transportu ile organların hasar görmesini engellemektir.
Hemoglobin nedir?
- Eritrositlerde bulunan Hb molekülünün primer görevi; akciğerlerden dokulara oksijen taşımak ve dokulardaki karbondioksiti akciğerlere taşımaktır. Hb’nin bu görevi organ ve dokuların fonksiyonlarını yapabilmeleri için hayati öneme sahiptir.
Trombosit (Kan pulcuğu) nedir?
- Trombositler vücutta bulunan renksiz, düzensiz şekilde cisimciklerdir. Trombositlerin primer rolü yaralanan damar duvarında kan pıhtısı oluşturarak kanamayı önlemektir. Trombositler kan pıhtılaşması ve yara iyileşmesinde görev alırlar.
Lokosit (Akyuvarlar) nedir?
- Lökositler vücutta dolaşırlar ve bakteri ve virüslere karşı korurlar. Farklı tipleri vardır: Granülosit, makrofaj ve lenfositler gibi. Bunların hepsinin farklı görevleri vardır.
Plazma nedir?
- Plazma bir protein-tuz solüsyonudur. Diğer kan komponentleri için taşıma medyumu görevi yapar. Plazma %90’ını sudan oluşan berrak renkli bir sıvıdır. Plazma pıhtılaşmaya, enfeksiyonla savaşa, kan basıncının idamesine ve vücut bağışıklığına yardım eder. Mineraller içerir (örnek; sodyum ve potasyum).
Kan grupları nelerdir?
- A, B, AB, O ve Rh (-), Rh(+). Bunların dışındada çok sayıda kan grubu da vardır.
Kan nasıl verilir?
- Vericinin sağlıklı olup olmadığı değerlendirilir ve vücut ısısı (ateş) ve kan Hb düzeyi ölçülür. Hemşire intravenöz bir iğne aracılığıyla bir plastik torbaya kanı toplar. Bu işlem yaklaşık 10-12 dakika sürer. Kan bağışı için kullanılan tüm aletler tek kullanımlıktır. Sadece bir verici için kullanılır ve ondan sonra atılırlar.
Aferez yöntemi ile kan vermek nasıl bir şey? Nedir?
- Aferez seçici olarak istenen kan kısmı toplamak için makinaların kullanılması işlemidir. Spesifik kan komponenti seçilir ve otomatik olarak makine tarafından ayırım yapılır. Gerekli olmayan kan komponenti vericiye geri verilir. Aferez yönteminin avantajı nispeten büyük miktarlarda kan komponentini selektif olarak toplamasıdır.
Kimler kan verebilir ?
Yaş: 18 – 60 yaş
Vucut ağırlığı: En az 50 kg
Hemoglobin/Htk: ≥12.5 gr/dL ve ≥ 38%
Sıklığı: Eritrositler için 56 gün (8 hafta)
Sağlık durumu: Sağlıklı görünümde ve kendini iyi
hissediyor.
Tarama: Bir çok sorudan oluşan verici değerlendirmesini geçmeli.
Eğer donor Donor beklemek zorunda
- Diş muayenesi olmuşsa: Viziteden 3 gün sonra
- Nezle, grip veya boğaz ağrısı: tam iyileşecek
- Kulak deldirme/ vücut dövme : 6 ay sonra
Verici kan vermeden önce hangi testler yapılmaktadır?
- Anti-HIV 1/2, HBsAg, Anti-HBc, anti-HCV, Sifilis antikorları, Kan grubu ve Rh tayini
Akrabadan kan bağışını neden istenmeyen bir durum?
- Kan ürünleri ülkemizde çoğu zaman daha güvenli diye yakın akrabalardan temin edilmek istenir. Tam aksine bu durumun bazı önemli sakıncaları var. “Yakın akrabalardan yapılan kan nakillerinde ölümcül bir komplikasyon olan transfüzyon ilişkili graft versus host hastalığı daha sık görülmektedir. Bu nedenle yakın akrabalardan kan almak yerine yakın akrabaların Türk Kızılayı ve Bölge kan merkezlerine düzenli kan bağışında bulunmalarını tavsiye ediyoruz. Böylece Kızılay aracılığıyla sadece kendi hastalarına değil ihtiyacı olan her hastaya kan ürünleri sağlıklı ulaştırılmış olacaktır”.
Akraba kanı öldürücü “graft versus host hastalığı”na yol açabilir!
- Transfüzyon ilişkili Graft Versus Host Hastalığı kan naklinin nadir görülen, fakat ortaya çıktığında %90 oranında ölümle sonuçlanabilen bir komplikasyonudur. Özellikle yakın akrabalardan alınıp yakın akrabaya verilen tam kan, eritrosit veya trombosit ürünleri bu duruma neden olabilir. Klinik tablo transfüzyondan 1-4 hafta sonra başlar ve ateş, cilt döküntüleri, karaciğer testlerinde bozukluk, sarılık ve kanlı ishal ile kendini gösterir.
Akrabadan alınan kan ürünleri ışınlanmalı mı?
- Transfüzyonla ilişkili graft versus host hastalığını önlemek için yakın akrabalardan kan alınmaması veya alınan kan ürünleri mutlaka ışınlanmalı. Ülkemizde her sağlık merkezinde kan ışınlama aletinin olmadığı da göz önüne alındığında yakın akrabalardan zorunlu olmadıkça kan nakli yapılmaması daha sağlıklıdır. Vatandaşları sorumlu bir birey olarak Türk Kızılayına kan bağışında bulunmaya davet ediyorum.
Kan bağışında bulunmanın insan sağlığına zararı var mıdır?
- Kan vermenin verici için önemli bir risk oluşturmadığını tam tersine sağlıklı yaşam için de gerekli olduğunun altını çizmek isterim.